Feature news

Simya ile kimya arasında ne fark vardır?


Simya, kimya biliminin atasıdır diyebiliriz. Simyacılar tarafından keşfedilen bir çok şey daha sonraları kimyacılar tarafından kullanılmıştır.
Simya ve kimya arasındaki esas fark şudur;
Simyada deney daha çok ön plandadır. Deneysel yaklaşım çok ön planda ike bunun aksine bilimsel bilgiye çok yakın değildir. Simyacılar genellikle rastgele olarak çeşitli maddeleri birbirine karıştırıp sonucunda birşey bulmayı ummuşlardır. Yani deneylerde bilimsel bir altyapı çoğunlukla yoktur.
Kimya ise deneysel ve bilimsel dayanaklı teorik bilgileri dengeli bir biçimde kullanır. Deneyler kadar bilimsel temellere dayanan bilgilerde ön plandadır. Simyadaki gibi bir rastgelelik temelinde değildir.
Kısaca tekrar belirtmek gerekirse simya, kimya bilimine öncülük etmiş ce daha sonra yerini kimyaya bırakmıştır.
Learn more »

Diş hassasiyeti canınızı sıkmasın

Oldukça rahatsız edici olan diş hassasiyeti sıcak yada soğuk bir şeyler içerken, tatlı yerken hatta soğuk havalar da ağzınızdan alınan nefes ile bile hissedilebilir. Diş Hekimi Onur Öztürk diş hassasiyetinin dişin altındaki tabakasının zarar görmesi, dişi kaplayan diş eti çekilmesi gibi farklı sebeplerden meydana gelebileceğini belirtiyor ve bize bu nedenleri sırası ile açıklıyor; Hassasiyete neden olan faktörler;

1. Asitli yiyecek ve içecekler; Asitli yiyecek ya da içeceklerin düzenli olarak tüketilmesi dişin minesini aşındırır ve dişlerde hassasiyet oluşmasına neden olur. Bu durumdan şikayetçi olmamak için asitli yiyecekleri sınırlı sayıda tüketmek gerekir.

2. Yaş; Dişlerde hissedilen hassasiyet genelde 25-30 yaşlarındaki kişilerde görülür.

3. Yanlış diş fırçası kullanımı; Diş ve diş eti yapıları kişiler arasında farklılık gösterir. Bu nedenle üreticiler birbirinden farklı diş fırçaları üretirler. Eğer hassas dişleriniz varsa ve sert diş fırçası kullanıyorsanız dişlerinize zarar verme olasılığınız çok yüksektir. Bu konuda diş hekiminizin tavsiyesine başvurun.

4. Çok sert diş fırçalamak; Yanlış diş fırçası kullanımının yanı sıra çok sert diş fırçalama da dişlere zarar verir. Bazı kişiler dişlerini daha sert bir şekilde fırçalayarak daha iyi temizlediklerini ya da dişlerinin daha beyaz olacağını zannederler. Oysa bu diş ve diş etlerine zarar vermekten başka bir işe yaramaz.

5. Diş gıcırdatma ve sıkma; Dişlerini sıkan ya da gıcırdatan kişilerde diş hassasiyetinin görülmesi çok yaygın bir durumdur.

6. Diş eti hastalığı; Diş eti hastalığı olan bireylerde de genelde diş hassasiyeti görülür. Bunun nedeni diş köklerinin diş eti çekilmesi sebebiyle korumasız kalmasıdır.

Sizin yapabilecekleriniz;
1. Dişlerinizi sizin için uygun olan diş fırçası ile nazikçe fırçalayın.
2. Tükettiğiniz gıdalara biraz daha dikkat edin. Asitli yiyecek ve içecekleri daha az tercih edin ya da pipetle içmeyi tercih edin.
3. Diş gıcırdatmanız varsa tedavi olun. Eğer uyurken diş gıcırdattığınızı çevrenizdekiler fark edip sizi uyarıyorlarsa en kısa zamanda diş hekiminizden randevu alın. Bu durumda diş hekiminiz size uygun koruyucu bir gece plağı yapar ve bunu yatarken kullanmanızı ister. Böylece uykunuzda yapacağınız sıkma veya gıcırdatma ile dişlerinize zarar vermemiş olursunuz
4. Diş hassasiyetine karşı üretilen diş macunlarını tercih edin. Aldığınız önlemlere rağmen dişinizde belirgin bir hassasiyet varsa diş hekiminizi ziyaret edin ve bunu onunla paylaşın. Bu durumun arkasında çürük v.b bir sebep olabilir. En iyi tedavi
Learn more »

Saç Ekimi ve Saç Sağlığı

Saç Mezoterepisinde Kullanılan İlaçlar
İntravenöz, intramüsküler, subkutan, intradermal uygulanabilen ilaçların hepsi mezoterapide kullanılabilir. İçerisinde propilen glikol hariç yağlı maddelerden hazırlanan ilaçlar mezoterapide kullanılamaz. 
Mezoterapide doğru ve güvenilir ürünlerin seçimine gereken önem verilmelidir. İlaçları ve kombinasyonlarını seçerken aşağıdaki maddelere uyulması gereklidir.
Kullanılan İlaçlarda Nelere Dikkat Edilmelidir?
Bu ilaçların özelliklerini içinde olması gerekenler ile olmaması gerekenleri bilmemiz gereklidir. Bunun için nelere dikkat etmemiz gerekğini aşağıdaki gibi açıklayabilirim:
Mezoterapi ilacında uyulması gerekli özellikler nelerdir?
• Hidrosolubl olmalıdır.
• Yağlı bir solüsyon olmamalıdır.
• Uygun bir PH da ve izotonik olmalıdır. (pH 5.55)
• Subepidermal seviyede tolere edilebilmelidir.
• Allerjen olmamalıdır.
• Fiziksel ve kimyasal oarak uygun olmalıdır.
• Etkisi ve yan etkisi tanımlanmış olmalıdır.
• Sinerjik etkili olmalıdır.
• Birbirlerinin etkilerini azaltmamalıdır.
İlaçta Olan Bileşenlerin Görevleri Nelerdir?
• Prokain: Lokal anestetiktir. Damar genişelticie tkisi vardır. Suda eriyebilir. Mezoterapide kullaılan diğer ilaçların emilimini arttırır. % 1 ve %2 lik formları mevcuttur.
• Fonzilan (Buflomedil): Damar genişletici etkisi vardır. Özellikle sigara içenlerde yararlı olur.
• X-ADN : Soman sütünden elde edilen insan DNA’sına çok benzeyen bir DNA’dır. İçeriğinde B vitamini kompleksi bulunmaktadır. Damarsal ve hücresel etki gösterir. Güçlü bir nemlendiricidir. Mikrokan dolaşımını arttırır. Güneş ışığı sigara e oksidatif stresler sonucunda oluşan doku hasarlarında, dokuyu yenileyici etkisi vardır. Vitamin E ile sinerjik etki gösterir.
• Konjonktil (organik silisyum) : Antioksidandır. Kolajen ve elastin dokunun rejenerasyonunu sağlar.
• Gingko biloba: Doku yenilemesi için kullanılır. Serbest radikallerin üretimini azaltarak antioksidan etki yapar.
• B1 VİTAMİNİ ( TİAMİN) : Mikrosirkülasyonu arttırır. 
• B2 VİTAMİNİ ( NİKOTİNİK ASİT): Dokunun oksijen kullanımını ayarlar.
• B3 VİTAMİNİ ( NİKOTİNİK ASİT) :Hücrelerde enerji salınımını düzenler ve kan dolaşımını artırır.
• B5 (PANTOTENİK ASİT) : Epitelizandır. Sağlıklı deri oluşumunda yardımcıdır. Saçların grileşmesini önler. 
• B6 (PRİDOKSİN): Bağışıklık sistemi için yardımcıdır.
• B7 (BİOTİN) 
• VİTAMİN C : antioksidan etkilidir.
• VİTAMİN E : antioksidan etkilidir.
• GLİKOZAMİNOGLİKANLAR: Kolejen dokuyu destekler. 
• MİNOKSİDİL: Lokal damar genişletici etkisi vardır. Kılın anagen faz süresi uzatır. Kıl folikülünde yer alan hücrelerde çoğalma yapar. Dermiste androjen metabolizmasını değiştirir.
• FİNASTERİD: 5 Alfa redüktaz enzimi bloke eder. Testesteronun dihidrotestesterona dönüşümünü engeller.
• DUTASTERİD : Finasterid gibi etki eder.
Learn more »

Astım krizinin sebepleri


Alerjik astım giderek artıyor. Hava kirliliği, trafiğe çıkan yeni araçlarla artan egzoz dumanı, ofis ortamlarındaki klimalar, yer döşemelerinde kullanılan halılar,..
Alerjik astım giderek artıyor. Hava kirliliği, trafiğe çıkan yeni araçlarla artan egzoz dumanı, ofis ortamlarındaki klimalar, yer döşemelerinde kullanılan halılar, bilgisayar tozları, fast food ağırlıklı beslenme şekilleri ise bu durumun en önemli nedenlerinden. Astım alerjik bünyeli kişilerde birçok faktörle tetiklenmekle birlikte; altta yatan reflü sorunu krizleri artırıyor ve uzun süreli öksürüklere neden oluyor. Uzmanlar, astımlı bir hastada reflü varsa astım şikayetlerini kontrol altına almanın zor olduğunu ve mutlaka reflü tedavisi gerektiğinin altını çiziyor. Uz. Dr. Füsun Soysal, reflü hastalığının astım krizlerine nasıl etki ettiği konusunda bilgi verdi.
Geçmeyen öksürüğü dikkate alın
Astım hastalarında reflü sıklığı; % 35 ila % 90’dır. Astımlılarda ortalama % 82 oranında reflü şikayeti vardır. Reflü, inatçı öksürüklere de neden olmaktadır. Kronik olarak öksüren hastaların % 10 ila % 40’ını, reflü hastalar oluşturmaktadır.
Reflü, sessizce seyredebilir ve hastada bir şikayete yol açmayabilir. Bu durumda, geçmeyen öksürük dikkate alınmalı ve astımlı hastada reflü varlığı araştırılmadır.
Reflü, yemek borusunun alt ucunda mide içeriğinin yemek borusuna geçişini engelleyen kapak mekanizmasının bozulması nedeniyle, mide asidinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Mide asidi yukarı çıktığında, alerjik astımı olan kişilerde özellikle gece yatarken bronşlarda kasılmaya, astım krizlerine ve kronik öksürüklere neden olabilir.
Reflünüz varsa astım krizi geçirebilirsiniz! 
Öksürük, nefes darlığı, gece uykudan uyandıran bronş kasılmaları alerjik astım hastalarında görülen en önemli semptomlardır. Bu hastalarda astım tedavisine rağmen şikayetlerde bir düzelme olmuyorsa, hastanın öksürüğü dirençli bir şekilde sürüyorsa, gece yattığında nefes darlığı nöbetleri devam ediyorsa, bunun altında yatan bir reflü sorunu akla gelmelidir. Çünkü alerjik astım tedavisi uygulansa bile hastanın tedavi edilmemiş bir reflü sorunu varsa, yemek borusuna kaçan mide asidi sürekli olarak bronşları uyaracak ve bu uyarı sonucunda da alerjik astım krizi kontrol edilemez hale gelecektir.
Tedaviye dirençli astım vakalarında mutlaka reflü olasılığı göz önüne alınmalı ve gerekirse bir endoskopiyle reflü sorunu olup olmadığı tespit edilmelidir.
Astım hastaları sessiz reflüye dikkat etmeli!
Reflü bazen hastada herhangi bir şikayete yol açmaz. Hasta herhangi bir sorun yaşamaz ancak astım krizleri de sessiz reflü nedeniyle kontrol altına alınamayabilir. Bu durumda en önemli bulgu, öksürüktür. Uzun süreli (1 aydan fazla süren) öksürüklerde mutlaka altta yatan reflü ihtimalinin değerlendirilmesi gerekir. Reflü tedavisi yapıldıktan sonra astım krizleri kontrol altına alınabilir.
Astımlıların % 82’sinde reflü sorunu var!
Astım ve reflü, kısırdöngü içerisinde olan iki hastalıktır. Reflü, mevsimsel beslenme alışkanlıkları ile tetiklenebilen ve ortaya çıktığında da alerjik bünyeli kişilerde alerjik astım krizlerine yol açmaktadır. Özellikle bahar aylarında, çiğ sebze ve meyve tüketiminin artması nedeniyle reflü şikayetleri artmakta, reflü de hastada astım krizlerini tetiklemektedir. Özellikle bahar aylarında polenlerin etkisi ile artan alerji şikayetleri, reflü sorunu nedeniyle kontrol edilemez duruma gelebilmektedir. Astımlılarda reflü sorunlarının sıklığı; % 35 ila % 90’dır. Astım ortalama hastalarının % 82’sinde reflü saptanmıştır.
Kronik olarak öksüren hastaların % 10 ila % 40’ı reflü hastalarından oluşmaktadır.
Astımlılar soğuk alerjisi tehdidi ile karşı karşıya!
Bazı hastalar, hiçbir dönemde alerjik şikayetleri olmadığı halde havaların soğuması ile alerjik astım krizleri geçirebilmektedir. Soğuktan etkilenen hastalar havalar ısındığında bu şikayetlerinden kurtulabilir. Bu durum, “soğuk alerjisi”dir. Soğuk, bronşların kasılmasına ve astım krizlerine neden olmaktadır. Bu nedenle soğuk havalarda burun ve ağız korunmalı, bir atkı ya da bir şalla soğuk havanın özellikle ağızdan girmesi engellenmelidir. Soğuk hava direkt ağızdan girdiğinde direkt olarak bronşlara inmekte ve kasılmalara neden olmaktadır. Soğuk, solunum yollarının direncini de kırdığı için enfeksiyonlara zemin hazırlar. Havalar soğumaya başladığında alerjik kişilerin hem astım krizleri tetiklenir hem de enfeksiyonlara meyilleri artar.
Alerjik astımı olanlar günde 3 litre ılık su içmeli
Alerjik bünyeli kişiler, günlük yeterli sıvı alımına dikkat etmelidir. Günde 2.5-3 litre su içmeleri gerekir. ancak su kesinlikle soğuk olmamalı, oda sıcaklığında ya da ılık olarak tüketilmelidir. Bu sayede hem bronşların kuruması, hem de su soğuk etkisi yaratmayacağı için kasılması engellenecektir.
Astım hastalarının kendilerini hava değişimlerinden korumaları da çok önemlidir. Çok sıcak bir ortamdan çıktıktan sonra direkt soğuk bir ortama girdiğinde bronşlar daha hızlı bir şekilde kasılmaktadır. Bu nedenle sıcaktan soğuk ortama çıkıldığında, ağız ve burun korunmalıdır. Plazalarda çalışanlar bu risk ile karşı karşıya olduğu için merkezi ısıtma sistemi olan ortamlarda çalışanların özellikle dikkatli olması gerekir.
Learn more »

Baş ağrısının 11 sorumlusu


Amerikan kadın sağlığı dergisi Health birçok kişinin korkulu rüyası baş ağrısının nedenlerini açıkladı. İşte ünlü uzmanlar ve konu üzerine gerçekleştirilmiş araştırmalar yardımıyla derlenen 11 neden:
Amerikan kadın sağlığı dergisi Health birçok kişinin korkulu rüyası baş ağrısının nedenlerini açıkladı. İşte ünlü uzmanlar ve konu üzerine gerçekleştirilmiş araştırmalar yardımıyla derlenen 11 neden:
1- Kilonuz: “Vücut kitle indeksi” 30 olan, yani kilolu insanların baş ağrısına yakalanma riski, indeksi daha düşük olanlara göre yüzde 35 daha fazladır.
2- Kişiliğiniz: Katı, ihtiyatlı ve takıntılı biriyseniz bu baş ağrısına neden olabilir. Bu kişiler gevşetmek içinsık sık egzersiz uygulamalı.
3- Seks: Baş ağrısı sorunu yaşayanların yüzde 46’sı, rahatsızlıklarının seks sırasında başladığını söylüyor. Uzmanlara göre bunun sağlık için zararı yok.
4- Tatil: Hafta sonu tatilleri veya daha uzun süreli izinlerin rutin uyku düzenini bozdukları için baş ağrısına neden olabiliyor.
5- Boya kokusu: Ev duvarlarındaki boyalardan gelen ve farkında olmadan soluduğumuz kokular da baş ağrısı nedeni olabiliyor.
Learn more »